17 Kasım 2014 Pazartesi

Bu Gün... -17 Kasım 2014 Pazartesi-



Çabuk çabuk yazmalıyım...
Yeni evimize taşındık ve evde internet yok.
Ben mi neredeyim?
Babamın ofisinde.
Ve burası resmi bir kurum.
Hızlı hızlı dolaşıyor parmaklarım klavyede.
Dolaşmak zorunda da.
Sabah bir koşuşturmacayla başladı.
Ablam rapor almaya, bense Ösym bürosuna.
Güzel bir üsküdar turundan sonra eli boş dönüyorum.
Çünkü sabah  baktığımda 'okuyor' görünen yer şimdi 'mezun' görünüyor.
Nasıl ama yaaaa...
İnanmıyorum ve kendi telefonumdan da bakıyorum.
Ahahaha..
Gerçekten de 'mezun'.
Haydaaaaa.
Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim.
O kadar yolu boşuna mı geldim ben şimdi.
Neyse..
Marmaray, metro ve 17B.
Sonrasında ev ve babamın ofisi işte.
...
Ahhhh.
Ablammmm. 
Canım ablam.
Metrodaki o yaşlı güzel gözlerin çıkmıyor aklımdan.
Çok üzüldüm çooook.
Keşke birlikte gelebilseydik.
Annem ve babam da çok özlemişler seni.
...
Kalbim üçe bölündü bu gün.
Bir kısmı canım ablamda,
Bir kısmı güzel kızımda,
Bir kısmı da yakışıklı oğlumda kaldı.
Kızımın adı 'Kuşuma'.
O bir muhabbet kuşu.
Ama bildiğiniz sinirli cüce.
Oğlum ise bildiğiniz asil zade.
Çok efendi.
Yemek yerken hiç dökmez mesela.
Ama kız..
Ah o kızz...
Neyse..
O hallerini bile özlüyorum şimdi.
...
Ayrılık çok zor bir duyguymuş.
Gözler, hep parçalı bulutlu bakıyormuş.
Kalpler üçe, beşe bölünüyormuş.
Mutlulukla mutsuzluk arasında kalan, dikenli bir yolda  yürümek gibiymiş..
Canının acısı boğazında düğüm oluyormuş.
...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder